Yazıları

Yazıları

Türkiye 12 yıldır geriliyor

Başkanlık sistemini isteyen dolayısıyla federatif yapıyı hayal eden Erdoğan'ın demokratik krallığa gittiğinden bahsediyoruz. Sayın Erdoğan siyasete atıldığı günden beri hiçbir vaatte bulunmamış, tam tersine yaptıklarının üstüne yapacaklarını da gizlemeden anlatmıştır.

12 sene içinde icraata geçen adımlar Türkiye'de ciddi depremler yaratsa da, yenilenen seçimlerde halk yine kendilerine iktidarı layık görmüştür. Dolayısıyla gelinen noktanın asıl müsebbibi maalesef halkımızdır.

Türkiye'yi kadromuzla beraber karış karış geziyoruz. Ücra köylere kadar ulaşıyoruz. Herkes dert yanıyor, sıkıntısını anlatıyor. Halinden memnun bir Allah kulu yok gibi… Bu geçen seçimde de böyleydi, ondan öncekinde de. Peki, ne oluyor da millet seçimini yine aynı çözümsüzlüğü iktidar etmek için kullanıyor?Cenab-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'de 'çoğu zanna uyar' (Yunus, 36) ve 'çoğu gafildir' (Yunus, 92) buyurmaktadır.

Hakikaten milletin yüzde 50'si denebilecek bir kesim, istikrar bozulmasın zannı üzere hareket etmektedir ve gaflettedir. Gaflette olmasa tarımı, hayvancılığı bitmiş; sanayisi çökmüş, insanı aç bir hale istikrar demez herhalde…Yüzde 10.7 resmi işsizlik rakamımız...Vatandaşın 83 milyar TL'si kredi kartı borcu olmak üzere bankalara 357 milyar TL borcu bulunuyor. Hülasa vatandaş borca batmış durumda. 1.1 milyon protestolu senet işleme konulmuş.Tarımsal alanımız 33 milyon dönüm azalmış durumda. Demokratikleşme bu hükümetin anahtar kelimesi haline gelmiştir.

İç politika demokratikleşme adına çözüm süreci ile şekillenirken;Asayişin temini için, terörle pazarlık yapmaya kalkışan, hak adı altında var olan hakları da yok edecek olan yanlış bir politika sergilenmektedir.Kuvvetler ayrılığı çiğnenmektedir.

Cinnet toplumu haline gelen Türkiye'de yaşanan cinayetler kan dondurmaktadır.Dış siyasetimiz demokrasi getirilecek işgallere ön verme şeklinde devam ederken; tek dostu ve komşusu kalmayan Türkiye, BM'ye teröre destek veren ülke olarak şikayet edilmektedir.
Haziran seçimleri işte bu vahamet tablosunu halkın ne kadar anladığını gösterecektir.Kur'an-ı Kerim'de Maide suresinin 103. ayetinde "İnsanların çoğu akıl etmez" buyrulur.Hakikaten 12 yılda günden güne gerileyen hayat şartlarına, yitirilen ahlaki değerlere, kaybolan kırmızı çizgilere rağmen halen istikrar diyerek 'güç'ün arkasından gitmek ancak bu ayetle izah edilebilir herhalde.

Prof. Dr. Haydar BAŞ
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı


İmam Ali'nin devlet adamlarına nasihatleri

Değerlerin yozlaştığından, millet yararına yapılması gereken siyasetin kirlendiğinden bahsediyoruz. Allah'a hesap şuurunu yitiriyoruz, bu da her sahada bozulmuş bir ahlak hali olarak karşımıza çıkıyor. Hz. Ali Efendimiz, hilafeti döneminde yetki verdiği kişilere ahiret inancını ve hesap şuurunu hatırlatan mektuplar göndermiştir.Atılan her adımda Allah'ın rızası istikametinde hareketi tavsiye etmiştir.
Rivayet edilir ki, Müminlerin Emiri'nin kadısı Şureyh b. el-Haris görevdeyken 80 dinara ev aldı. Müminlerin Emiri bunu duydu ve onu çağırtarak şöyle dedi: "80 dinara ev satın aldığını, bunun için bir sözleşme hazırladığını ve bazılarını şahit tuttuğunu duydum."
Şureyh ona, "Ey Müminlerin Emiri, böyle oldu" dedi.

Bunun üzerine Hz. Ali, Şureyh'e kızgın bir bakışla bakarak, şunları söyledi: "Ey Şureyh! Bilmiş ol ki, oradan kovmadan ve mezarına temiz olarak teslim etmeden sözleşmene bakmayacak ve delilini sormayacak kimse gelecektir. Ey Şureyh! Bu evi malından alıp almadığına, bedelini helal kazancından ödeyip ödemediğine bak! Eğer böyle yapmışsan, dünyayı da ahireti de kaybettin. Bilmiş ol ki, o satın aldığını aldığın sırada bana gelmiş olsaydın sana aşağıdakinin benzeri bir yazı yazacaktım. O zaman bu evi daha fazlasına değil bir dirheme bile almaya rağbet etmeyecektin."

Hz. Ali'nin Şureyh b. el-Haris'e yazdığı yazı şudur: "Kim malın üstüne mal toplayıp çoğaltırsa, binalar inşa edip süslerse, dayayıp döşer biriktirirse, kendi zannınca çocuğuna bıraktığına inanıp düşünürse hepsinin gidişi arz ve hesap durağına, sevap ve ceza yerinedir. İş yargının ayrımıyla meydana geldiğinde ve 'batılı seçenler hüsrana uğradıklarında' (Mümin 78) akıl, arzunu esaretinden ve dünyanın bağlantılarından kurtulduğunda buna şahitlik eder." Yine Hz. Ali Efendimiz, Azerbeycan Valisi Eş'as b. Kays'a gönderdiği mektupta şu hakikati hatırlatır: "Sana verilen görev arpalık olarak verilmiş değildir. O boynunda bir emanettir" demiştir.

Irak sınırındaki bir vali olan el-Esved b. Katiba'ya gönderdiği mektuptaysa makam hırsından bahsederek, "Yöneticinin arzuları çeşit çeşit olursa bu çoğu zaman onu adil davranmaktan engeller" buyuruyor.Bugün adil bir yönetici, hukuka riayet eden idareci arıyorsak, İmam Ali'nin nasihat ettiği gibi yaradılış gayemizi yani kul olduğumuzu unutmamalıyız. Zira ahlaki hamide değerlerine ve Allah'ın rızasına ancak bu şekilde ulaşabiliriz.

Prof. Dr. Haydar BAŞ
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı